vmhEvlat bir bireyim

Nerede olursam olayım yıllardır gördüğüm her aksaklığın çözümüne gayret ederim. Elimin erdiği bir şeyse kendim tamir ederim, kaldırır yerine koyarım.

Becerebileceğimden büyük bir şeyse yetkilisine iletirim. Şikayet olarak düşünmem, görev olarak görürüm. Eğer cam toplama kumbarası ya da çöp konteyneri dolduysa; devrilmiş ağaç, trafik ışığını kapatan zakkum ya da yolda çukur varsa, ilgili belediyeye bir mesaj atmaya üşenmem, bilahare takipçisi olurum.

Belediyenin gözü biziz. Çukuru nerden görsün de gelip tamir etsin. Biz ihbar edeceğiz ki görevini yapsın. Böylece oradan gelip geçen herkesin iyiliğine hizmet etmiş oluruz.

Bu da bizi Vatana Millete Hayırlı Evlat yapmaz da ne yapar?

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çözüm Merkezi

telefonu : 153

Whatsapp hattı

Yorum bırakın

Filed under çevre, severim paylasirim, soruyorum

İpek miyim? Fake miyim..

Rahmetli dedemin bir huyu vardı. Asker olması nedeniyle mi bilmiyorum güvenliğe çok önem verirdi.

Sokakta parkta bahçede torunlarına seslenirken asla isimlerini kullanmazdı. Sahte bir isimle seslenirdi, zaten sesini duyunca tanırdık ve giderdik. “Ne olur ne olmaz. Kötü niyetli insanlar olabilir. Adınızı öğrenmesinler, yalnızken yaklaşıp, adınızı söyleyerek güveninizi sağlarlar” derdi.

Bu uygulama bende kalıcı oldu. Zaman zaman nette okuduğum, bazı terbiyesiz kuryelerin ellerindeki ad- soyad telefon bilgisini kötüye kullandıklarına dair yazılar da etkili oldu aslında.

Sanal alışveriş sitelerine, getir götür uygulamalarına kaydolurken farklı isimler vermeye başladım. Birinde gayet antika bir erkek ismine sahibim, bir diğerinde popüler bir genç kız ismi kullanıyorum. İsim soran kahvecilerde de muhakkak farklı isim söylerim.

Zaman zaman kapıda kuryeyle karşılaşan ev halkı da alıştı ne deseler “ben miyim? kim miyim?” sormadan alıyorlar.

Çocuklara da öğrettim nette gerçek isimlerini, doğum tarihlerini vb asla kaydetmiyorlar. Paranoya sınır tanımasa da, takip edilmediğin anlamına da gelmiyor derler ;)

Çocuklara özellikle internet güvenliğini kalıcı olarak öğretmek lazım.

2 Yorum

Filed under çocuk, bilgisayar, güvenli hayat, internet, severim paylasirim

Hayat 1 Mutfak 1 Ben 1000

Mutfak dev, ışıklı bir disko topu gibi.. Her kenarında başka bir renk, başka bir an’ın yansıması, başka sesler.. 

*

– Kızım bak bakayım babaannen odadan çıktı, koş banyonun ışığını aç, temiz havlu tut.

– Anne akşamüstü yengemleri çağıralım mı? Patatesli Balık Poğaça yaparsın?

– Kızım dur şimdi daha baban evde, şu sofrayı bir kuralım. Peyniri dildin mi? Akşamdan suya koyduğumu dilseydin, tansiyonunu fırlatmayalım babaannenin.

– Şeyda’ların kedisi yavruladı, bir tanesini alalım mı?

– Yok artık, evde kedi olmaz. Hem bak senin kardeşin olacak yakında.

– İyi de dayımın düğününe gidemiyoruz ki hani ben gelinlik giyecektim? Bütün arkadaşlarımın abisi ablası, halası malası evlendi. Ben de düğüne gitmek istiyorum. Gelinlik giymek istiyorum.

–  Evlenince giyersin. Kesme şeker de koy sofraya, toz şeker de koy. Ben de taze soğan-sarmısak yıkadım, yumurta dürümü yaparız.

*

– Annane ya, niye ağlıyor bu bebek bütün gece ya.

– Bebekler ağlar kızım, gazı vardır. Kim ne yapsın bunu, boşver benim akıllı kızım gel seninle misafire lohusa şerbeti tutalım. Lokumları da ikram et e mi benim canım torunum.

– En çok beni mi seviyorsun annane?

– Tabii ki kimi seveceğim başka? İlk göz ağrımsın sen benim çok özlüyorum seni ben. Karne hediyesi ne alalım sana?

– Kitap alalım mı? Bilim kırtasiyede çok güzel kitaplar var ama ben çarşıdaki Cevizli kırtasiyeye gitmek istiyorum, orası iki katlı hem ciltli kitap da satıyorlar..ha ne dersin annane?

– Olur tabii, yarın dedenle beraber çarşıya inin. Ne istiyorsan alsın sana. Başka kızlar bebek ister benim akıllı kızım kitap ister, aferin sana. Tepsiyi götür bakalım misafirlerin bardaklarını topla, boş bardak misafirin önünde bırakılmaz ayıptır, hemen almak lazım.

*

– Anne şeker maşası nerede? Papatyalıları çıkardım, peçeteleri dizdim, çatalları sola bıçakları sağa koydum, ortaya da alman pastası için yer bıraktım şimdi şekerlikleri koydum, maşaları bulamadım, ya annee sana diyorum yae

– İkinci çekmecededir, dikkat et de kardeşin pufa tırmanmasın, onun bir ayağı sallanıyor düşer mazallah.

–  Fadile de gelecek mi? Fal bakar mı bize? Limonj  fincanları dizdim tepsiye ama… Fadile gelecekse ağzı yaldızlıları çıkarayım onlar daha büyük.

– Akşama amcanlar gelir, hadi ikiniz balkona kovayla su taşıyın da yıkayın, serinlesin biraz balkon. Yaz gecesi bile sıcak, yavaş kızım sarkmayın balkondan, dışarı terliğiyle eve girmesene evladım.

*

– Anne patlıcanları pijamalı soydum, ee nolcak bunlar?

– Tuzlu suya basacağız acısı çıksın, balkonda küçük tüpü yak ben tavayı alıp geliyorum.

– Ya önce pattesleri kızartsan ya anne ya, yağın içinde köfte hücreleri var, süzmeden etmeden hem biber acıymış onun da tadı var yağda, hepsi pattese geçiyor ama…

– Sen o patlıcanları uzat ordan kaynar yağın başında kan ter içinde uğraşıyorum zaten. Çöpe gazete serin!

– Patlıcanları yengem gibi unlayıp kızartsana? Yoğurdu az sulandırdım, şimdi?

– İcat çıkarma, sarmısakları soydunsa havana koy, içine az tuz at da kaymasın, iyice döv.

*

– Babamın arabasının kapısının sesi ! Koş kapıyı aç “hoşgeldin” de ben de geliyorum. Hadi bakim abla sözü dinlenecek!

– Herkesin çocuğu sabahlara kadar ders çalışıyor nasıl kazanacaksın sen üniversiteyi böyle bilmem ki?

– Amaaan herkes kendi çocuğuna baksın. 

– Yeme dolma içini, çiğ et kurt yapar.

– Daha ne kadar dolma dolduracağız ya ben bıktım usandım kaç kilo kuruluk var burda?

– O bitsin sarma da sarılacak, yarın bağa büyük grup geliyor. Altına koruk dizeriz acılı ekşili çok nefis olur.

*

– (kızıım?!? sofrada babaannen var, büyükler başlamadan başlanmaz dur bakim) Anne hadi buyrun.

– Abla ya ben ne zaman yapacağım kahvesini babamın?

– Hele dur boyun ocağa yetsin minnoş. Orta gözde, kısık alevde pişer babamın kahvesi, sen beceremezsin.

– Sana çorba yaptım ama geçen gün. Banyodan kürsüyü aldım, tencereye su koyup patates havuş attım unuttun mu?

– Nasıl unuturum ya, küçük aşçım benim. Süpersin vallahi. İyi kurula o borcamları, su lekesi kalıyor. İki saat yıkadım ellerim karıcık oldu.

*

– Çayın buz oldu. Yengen okunmuş pirinç verdiydi, sınava girmeden yuttun mu?

– Aa ben onu cebime koydum muska gibi? Hay Allah ya, yencek miydi onlar. Reçeli niye tepsiye aldın?

– Güneşte pişecek biraz da. Sen hadi bittiysen kalk, naneleri elekten geçir.

– Nane topla, yıka, yaprağını yol, güneşe ser..

– Gölgeye.. Güneşe serersen yanar, aroması da uçar, kararır. Öyle olmaz o. Nane gölgede kurutulur.

– Ya aman elli bin tane iş. Ne diye kurumuş naneyi eliyoruz ki? Hazır alsak ya markette üç kuruş bir poşeti tertemiz?

– Elenmemiş nane kalın kalın, çeri çöpü içinde yağa attın mı rengini bile vermez. Hadi daha halılar kalkacak duvarlar silinecek bu hafta.

– Ben Güllü bacı mıyım ya? Kızı üniversiteye gidiyor, annemin derdine bak duvar sildirecek bana.

– Ne var, sil, yarın evlenirsin kendi duvarını camını nasıl sileceksin? Yaptığın banaysa öğrendiğin kendine kızım.  Okumak yetmez evinin işini de bileceksin.

*

– Ooo yoğurtlu patates? Bayılırım, ya anne sizi çok özledim ben ya. Saçmasapan şeyler yiyoruz. Goralı diye bir şey yedim mesela, sosisli gibi de..

– Boşver onu yarın yengen sana yuvalama ziyafeti veriyor, hadi iyisin. Şu nihaleyi kaldır kızım ablanın önünden.. Dolaptan su çıkarın. İyi ki geldin vallahi. Biz de çok özledik.

-Abla karnen nasıl? Bütünleme ne demek? Ben takdir aldım. Sen yokken o sandalyeye hep ben oturdum :))

*

– Vallahi hiç böyle bir çikolata tepsisi görmedim. Paşabahçe mi o? 

– evet.. bitter koydurma dedim. heeepsi sütlü çikolata. gitsinler akşam tıkınırız. 

– hiç olur mu? söz çikolatası o, yarından itibaren misafire tutulacak, şimdi gelen gidenle baş edilmez. Hem ne çikolatası hala, gelin olacaksın hala ne derttesin. Ben içeri geçeyim siz kahveleri hemen getirin. Büyük anneden başlayın ikrama.

*

– Anne sen geç misafirle otur ben çayı termosa alıp geliyorum. Bugüne bugün teyze oldum ben, hiç bir şeyi merak etme. 

– tamam kızım tamam bir şey demedim. Camı aç çok buhar olmuş burası, tüller nemlenmesin. Ablanla uğraşma lohusalık zordur. Sen “peki” de ne derse, yine bildiğin gibi yaparsın.

– Aman annee, biliyoruz huyunu. Şu borcamı kim getirmiş?

*

– Siz başlayın çocuklar benim hiç canım çekmiyor.

– Aa olur mu anne, aç yeri ayrı acı yeri ayrı. Yemeden olmaz. Rahmetlinin ruhuna gider derler. Hadi iki lokma atıver ağzına, bak su böreği gelmiş Mustafa abilerden. Çay da taze. Hadi bak şimdi size ne anlatacağım, şimdiden rahmetli demek de zor geliyor ama rahmetli nenem anlatmıştı. Niye helva kavrulur bilir misiniz? (Yavrum sen de al çayını gel güzel kardeşim benim otur.) Kimse ne zaman öleceğini bilmediğinden hazırlık da olmaz ölü evinde. Cenaze haberini alan evdeki kadınlardan kim varsa, evde kadın yoksa komşulardan biri, her evde bulunan un-şeker-yağ ile bir bulamaç yapmış ki zengin evinden de vardır fakir evinde de vardır. Gelenin gidenin çabucacık karnı doyar, kan şekeri yerini bulur bir anda. Okunan dualar da cabası. 

….

*Ben o evi, o mutfağı, o yaşlarımı biraz özledim.  Bir gün oturdum, herkesin farklı renkte konuştuğu, 9 yaşından 99 yaşına giden bir öykü yazmaya karar verdim. Bu oldu. Herkesin rengini tam tutturdum mu onu hatırlamıyorum. ama anafikir bu.

Yorum bırakın

Filed under aile, ben yazdım, kültür

Koymak yeni tuvalet oldu

Kibarlık budalaları tuvalete “lavabo” diyor ya hani.

Şimdi de hiç bir şeyi aldığı yere koyamayan bir grup var.

Fırına buzdolabına “gönderiyorlar”

Tabağa tepsiye “bırakıyorlar”

Almak fiilinin tersi koymaktır.

Koyulur arkadaşlar. Koyun, korkmayın.

2 Yorum

Filed under saçmasapanlıklar

Trafik Cezaları ve geçmiş HGS ihlalleri

Öncelikle vergi mükellefiyseniz ve hayatınızla ilgili tüm resmi işler size hemen ulaşsın istiyorsanız mutlaka e-tebligat sistemine üye olun.

Trafik cezası tebliğlerinizi sorgulamak için şu portal üzerinden e-tebligat sistemine giriş yapın. sistemde “diğer kurum tebligatları>İçişleri Bakanlığı EGM ve JGK” girince trafik cezası tebligatları çıkıyor. Çıktı alın, tebliğ edildiği tarihi üzerine not alın ve gidip PTT’den ödeyin. Ne kadar hızlı ödeseniz kâr, ilk 15 gün içersinde %25 indirim var. Bir ayı geçerse her ay için %5 faiz geliyor.

Trafik cezaları vergi dairelerine, web sitesinden kredi kartı ile, yetkili bankalara ödenebiliyor. Dekontunuzu 5 yıl saklayın.

HGS geçiş ihlali yaptıysanız yükleme yapınca otomatik düşüyor. Eğer üzerinden zaman geçtiyse, ya da unuttuysanız ilgili sitesine girip sorgulama yapıyorsunuz, her türlü geçmiş ihlal çıkıyor. Onları da zamanında ödemek kârlı aslında ama gecikti madem, aynı siteden kartla ödeme yapabiliyoruz.

Geçmiş olsun. Canımız sağ olsun ;)

1 Yorum

Filed under araştırdım

Hastane yasal ilave ücret sınırları

Özel hastanelerin yasal ilave ücret isteme hakları var. Her işlemin tek tek belirtildiği ve fiyatlandırıldığı bir liste var. İlave ücret hesaplama linkinden görebilirsiniz. O listenin dışına çıkamazlar.

Örneğin BEZMİALEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ hastalarından en fazla %200 ilave ücret alabilir.

Bakın, buraya çocuğunuzu getirdiniz, SGK tarafından da vaka başı muayene ücreti 86,90 TL olarak belirlenmiş. Alınabilecek en fazla ilave ücret 173,80 olarak yazılı. (%200 yani 86,90 x 2).

260,70 TL ödemeniz gerekiyor.

Keza Pekan cevizi IgE antikoruna bakıldıysa SGK’nın ödediği: 69,95+ ilave %200 139,90 = 209,85 TL’den bir kuruş fazla alamaz hastane.

Bir vesile gittiğimiz ve bir miktar işlem yaptırdığımız için bu örneği verdim. Mesela bize “BT anjiografi, Karotis arter” işlemi yapıldı. Ödenecek rakam 679,01 ama sizden talep edilen 1235 TL olunca tepeniz atıyor. İki sayfalık döküm var her bir rakam yüksek.

Dipnota bakalım:

“Alınan ilave ücretin fazla olduğunu düşünüyorsanız; fatura, hizmet detayı, rapor vb. belgeler ile İl Müdürlüklerimize (Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezlerine) başvurunuz.”

Dediğim gibi, hastane bizden bayağı yüksek bir rakam talep ve tahsil etti. Ben de hastaneden “hizmet detay belgesi”ni ve epikriz raporunu alıp demin belirttiğim linkten rakamları kontrol ettim. Sonra da önce Cimer‘e sonra da taahhütlü posta ile Topkapı SGK müdürlüğüne dilekçelerimi ve eklerini ilettim. Bir ay sonra Bezmialem’den Cimer’e cevap geldi.

“İlgi tarih ve sayılı hasta yakınımızın şikâyet başvurusuna istinaden, hastamızın dosyası incelenmiştir. Hastamıza ve yakınına yatış süreçleri ve çıkabilecek SGK fark tutarları ile ilgili yatış öncesinde bilgi verilmiş ve onayları ile süreç başlatılmıştır. Hasta yakınlarına taburculukta da Fiyatlandırma sorumlumuz tarafından detaylı bilgileri verilmiştir. Yaşanan süreçler de tarafımızdan yapılmış olan işlemlerin tahsil edilmesi uygun değildir.
Bilgilerinize arz ederim.
Başhekim”

Evet, çıkabilecek tutarlarla ilgili bilgi verildi ama yasal sınırın üzerinde olduğu söylenmedi. Yani o kaynaktan tatminkar bir cevap alamadık.

6 ay sonra Topkapı Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi’nden taahhütlü tebligat aldım.

İlgide kayıtlı dilekçeniz ve ekleri tarafımızca incelenmiş olup BVÜ TFH tedavi ile ilgili olarak yapılan araştırma sonucunda yasal sınırların üzerinde ilave ücret alındığının tespitine bağlı olarak adı geçen sağlık hizmet sunucusuna ..tarih … sayılı yazı ile ceza koşulu uygulanmıştır.

Ancak sağlık hizmet sunucuları tarafından yasal sınırların üzerinde alınan ilave ücretlerin kişilere ödenmesi hususunda kurumumuz mevzuatında düzenlemeye yer verilmediğinden tarafınıza herhangi bir iade yapılmasına imkan bulunmamaktadır.

:(

En azından bir adet ceza yazıldığını biliyoruz. Bizim ödediklerimiz açısından sıfıra sıfır elde var sıfır.

İnanıyorum ki vatandaşlar bilinçli olursa kurumlar limitlerinde kalırlar ve kimseden aşırı ücret isteyemezler.

Yorum bırakın

Filed under saçmasapanlıklar, şikayetlerim

50 Yaş yazısı

Bu yıla nasip oldu şimdi yazayım bari.

Bir süredir 50 yaşımın keyfini sürüyorum. 25 yıl önce düşünüp hayal ettiğim bir sürü şey oldu bir sürü şey olmadı. Mesela saçlarım çok da beyazlamadı. Ellerimde yaşlılık lekeleri var.

50 yaş -temsili-

Enerjim çok tükendi. Hareket etmek, bir yere gitmek için kendimi zorlamam gerekiyor. Mesela bu yazıyı yazmak için epeydir uğraşıyorum. Çok da dolu bir yazı değil neticede. Günlük gibi bir şey. Ama kendimi kafalayıp ısrar etmem gerekti.

Fazlasıyla kilo aldım. Liseyi bitirdiğimde olduğum boydayım ama kilo ikiye katlandı. Bu da aslında hareket etmemi zorlaştırıyor. Giydiğim şeyler de yakışmadığından kot tişört devam.

Git gide 60-70’lerimi düşünüyorum. Endişeleniyorum. Enerjimi arttıracak bir şeyler olur inşallah.

Sol dizim ağrımaya başladı, bel fıtığım azıttı. Yakını göremiyorum ama tam gözlüklük de değilim. Eskisine göre daha sessiz sakin bir insanım.

zamanın geçişini izliyorum.

bakalım bir gün 60 yazısını yazabilecek miyim?

3 Yorum

Filed under ben yazdım

Vermeyince Mabud(*), neylesin Sultan Mahmud

Mahmutpaşa çarşısının da hikayesidir. Tıkandı Baba hakkında bir hikaye..

Bakara Suresi 216- Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa ki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

Taa eski günlerde, Sultan Mahmut zamanı demek ki.. kaçıncı Mahmutsa artık.. Adamın biri varmış, çok aşırı kısmetsizmiş. Hiç bir istediği olmazmış. Kendi nasip çeşmesinin tıkandığını söylermiş. Adama “Tıkandı baba” dermiş herkes. Gel zaman git zaman bu adamın ünü padişahın kulağına ulaşmış.

“Ben koca padişah isem” demiş “bu adamın kısmetini vereceğim”

Kısmetsiz adama ramazan boyunca her gün bir tepsi baklava yollamış. Her bir dilimin içinde bir altın gizleyerek. Adam “biz baklava yesek ne olur? ben bunu satayım da yerine eve ekmek peynir alayım” demiş, gelen baklavaları en yakın esnafa, bir sarrafa satmış. Sarraf bir tepsi baklavayı bir altına almış. Tepsinin içinden çıkan altınlarla daha da zengin olmuş. Tıkandı baba’ya aldığı altından bir kuruş bile kalmamış tamamı borca gitmiş.

Bu macerayı soruşturan padişah “yok artık” demiş. “ben gözümle göreceğim”

Adamı saraya çağırtmış. Eline bir kürek vermişler, hazineye sokmuşlar. Padişah “küreği altınlara daldır, taşıyabildiğin kadar altın senin olacak” demiş.

Adam heyecandan küreği ters daldırmış altınlara. kürek bir adet altınla çıkmış koskoca altın yığınından.

Herkes “belliydi zaten” derken padişah sinirlenmiş. “bunu saymam” demiş.”

“Götürün bu adamı Mahmutpaşa’ya, çarşının başına dikin. Eline bir gülle verin, caddede yuvarlasın. Güllenin gidip de durduğu yere kadar sağlı sollu tüm dükkanları ona bağışladım.”

Adamı koşturarak Beyazıt Mahmutpaşa’ya götürmüşler. Çarşının başında eline gülleyi vermişler, geçip seyretmeye başlamışlar. Adam yine heyecanlanmış. Güllesini kaldırıp ileri değil de yukarı fırlatmış, gülle çarşının kapısındaki kemere gelmiş, oradan yuvarlanıp tekrar kendi başına düşmüş. Adam oracıkta ölüvermiş.

Padişahın da dediği gibi, “vermeyince Mabud, neylesin Sultan Mahmud”

bazen o iş olmaz. o da senin için daha hayırlıdır.

(*) Mabud: ibadet edilen. Allah.

1 Yorum

Filed under kültür, severim paylasirim

Sanatta gelinen son nokta

Zamanında “kitap kaplamak bir sanattır” yazdıktan 10 yıl sonra, sanatımın çok da takdir görmemesi sonucu 11. sınıf kitapları ordusunu folyo kapladım ;)

Şeffaf folyoyu kitap eninde kesip ortadan ikiye katlıyorum.

Sağ baştan kağıdını açıp kitabı da orta çizgiye denk getiriyorum. Fazlalık kısmı içe kıvırıp yapıştırıyorum.

Kağıdı yavaşça açıp yarısına kadar kitaba yapıştırıyorum.

Çevirip geri kalanını yapıştırıp bitiriyorum.

Yağmur olsa yaş değmez, dövüş olsa taş değmez. Mis gibi şeffaf ciltlenmiş kitabımız hazır.

Yorum bırakın

Filed under el işi, ev işi, kültür, kitaplar, lise, severim paylasirim

Âhi anlamındaki A (tahin nasıl okunur)

Çok milliyetçi bir yanım yoktur genelde ama Türküm, doğruyum ve çalışkanım.

Türkçe benim için önemli. Severim, korurum..

Tahin muhabbeti bezdirdi. Kısa kalın a ile okunması modası çıktı ve ben de bıktım. Bilmesek. Şapkalı harfleri geri istiyorum.

Ahi iceren bazı kelimeler yazacağım. Kendiniz düşünün:

Ahi. Şahin. Kahin. Dahi. Dahil. Sahil. Bahir. Cahil. Tahir. Fahir. Mahir. Zahir. İbrahim. Vahi. Vahit. Nahit.

Teşekkür ederim.

Yorum bırakın

Filed under ben yazdım, eğitim, kültür